88 yıl sonra, 12. Nanjing Katliamı Kurbanlarını Anma Günü'nde, Çin toprakları büyük bir saygıyla sessizliğe büründü ve sirenler uzun uzun çaldı. Ülke çapında dün kurbanlar ve şehitler anıldı. Aynı gün Çin Ulusal Arşiv İdaresi, Rusya'nın Çin'e teslim ettiği Sovyetler Birliği’nin Japon 731 Birim’i sorgulamasına ilişkin gizliliği kaldırılmış arşiv belgelerini kamuoyuna açıkladı. Belgeler arasında 731 Birim üyelerini sorgulama kayıtları, 731 Birim’in suçlarına dair soruşturma raporları ve Sovyetler Birliği’nin ilgili iç yazışmaları yer alıyor. Bunlar arasında bazı sorgulama kayıtları ilk kez kamuoyuna açıklandı ve Japon savaş suçluları uluslararası sözleşmeleri ihlal ettiklerini, biyolojik savaş hazırlığı yaptıklarını ve uyguladıklarını açıkça itiraf etti. Uzmanlar, Rusya tarafından teslim edilen bu arşivlerin, Çin'in koruduğu 731 Birim’in güzergâhının kalıntıları ve 731 Birim’in suç arşivleriyle birbirini tamamlayıp doğruladığı, tarihî delillerle Japonya'nın Çin işgali sırasındaki biyolojik savaş suçlarını pekiştirdiği ve Japon biyolojik savaşının organize, önceden planlanmış ve yukarıdan aşağıya sistemli bir devlet suçu olduğunu bir kez daha kanıtladığı görüşünde.
Birçok tarihi belge arasında, Amerikalı John Magee tarafından çekilen görüntüler de Japon ordusunun vahşetinin tartışılmaz somut kanıtı haline geldi. Nanjing Katliamı sırasında Magee, hayatını riske atarak kamerasıyla toplam 105 dakikalık değerli görüntüler kaydetti. Bu görüntüler uluslararası toplum tarafından "Nanjing Katliamı'nın doğrudan dinamik kanıtı" olarak kabul ediliyor. "Rabe Günlüğü"nde şöyle yazıyor: "Magee iki küçük kız buldu, biri 4, diğeri 8 yaşında. Aileleri (toplam 11 kişi) acımasızca öldürülmüştü. Annelerinin cesedinin yanında kalan iki kız, odada tam 14 gün kaldı.”
Bu 8 yaşındaki kızın ismi Xia Shuqin ve şimdi 96 yaşında. Xi şöyle diyor: "Yaşadığım her gün tarihin tanığı olacağım."
Ancak Japonya hükümeti saldırı bugüne kadar savaşı konusunda kapsamlı bir özeleştiri yapmadı. Çok sayıda savaş suçlusu Japon siyaset sahnesine veya Öz Savunma Kuvvetleri'ne geri dönüp aktif rol aldı. Birçok Japon başbakanı ve üst düzey yetkili, A sınıfı savaş suçlularının gömülü olduğu Yasukuni Tapınağı'nı ısrarla ziyaret etti. Nanjing Katliamı'nı basitçe "Nanjing Olayı" olarak adlandırmaktan, 731 Birim’i "sağlık araştırması yapan bir birim" olarak güzelleştirmeye, zorunlu işçi ve "seks kölelerini " inkâr etmeye kadar, Japon sağcı güçler sürekli olarak savaş suçlarını yadsıyor ve tarihî sorumluluktan kaçıyor.
Japonya Başbakanı Sanae Takaichi Kasım ayının başında, sözde "Taiwan krizi"ni Japonya'nın "varoluşsal kriz durumu" ile doğrudan ilişkilendirerek Taiwan Boğazı’ndaki durumuna askeri müdahalede bulunabileceklerini ima etti. Bu söylem, Japon tarihindeki militarist düşünce kalıbına şaşırtıcı derecede benziyor. "Barış Anayasası"nı değiştirmek için hızlanmaktan, sürekli "yalnızca savunma" ilkesinin ötesine geçmeye; kolektif savunma hakkının yasağını kaldırmaktan silah ihracatını gevşetmeye; "nükleerin olmadığı üç ilke"yi değiştirmeye çalışmaktan, sözde "düşman üs saldırı kapasitesi" geliştirmeye ve nükleer denizaltı edinmeyi düşünmeye kadar... Japonya'nın son zamanlardaki bir dizi militarist hamleleri şunu gösteriyor: Japon militarizmi hiçbir zaman tamamen tasfiye edilmedi, sürekli harekete geçmeye çalışıyor ve geri dönmeye niyetleniyor. Bu durum uluslararası toplumda yüksek uyanıklığik gerektiriyor.
Tarihi unutmak ihanet demektir ve suçları inkâr etmek yeniden canlandırmak demektir. Bu yıl Çin Halkının Japon İşgalcilere Karşı Direniş Savaşı ve Dünyanın Faşizm Savaşı’nda kazanılan zaferin 80. yıldönümü. Nanjing Katliamı'nın gerçeği silinemez. Sanae Takaichi ve Japon sağcı güçlerinin tarihi tahrif etmeye, militarizmi canlandırmaya çalışan eylemleri uluslararası hukukun temel ilkelerini ihlal ediyor, İkinci Dünya Savaşı’nın zafer sonuçlarını bozuyor, insanlığın ahlaki vicdanını zedeliyor ve tüm uluslararası toplumu karşısına alıyor. Acaba Nanjing'e gidip 300 bin masum kurbanın ruhlarıyla yüzleşmeye cesaret edebilirler mi? 1,4 milyardan fazla Çinli'nin barışı koruma çağrısıyla yüzleşmeye cesaret edebilirler mi? Uluslararası toplumun şüphelerine ve eleştirilerine yanıt vermeye cesaret edebilirler mi? Tarih bir kez daha kanıtlayacak ki, adalet, aydınlık ve ilerleme mutlaka kötülüğü, karanlığı ve gericiliği yenecektir!
Hibya Haber Ajansı